Threads Arşiv

Hedonist insan tipi de aslında dinsel insan kadar üst insandan uzak bir tiptir. Nietzsche’ye göre yaşamın esas anlamı mutluluk değil, güç istencidir.
Güç istencini arttırmak yerine yalnızca mutluluğun peşinden koşmak insanı köleleştirir. Yapılması gereken tutkulara savaş açmak değil, onları anlam ve değer yaratma konusunda bir motivasyon kaynağı olarak görmektir. Üst insan, acıya karşı cesurca göğüs geren hatta bu acı verici deneyimlerden hayatının anlamını yaratan kişidir.

the real luxuries:
a good night’s sleep
slow mornings
freedom to choose
time for fun and play
listening to birds singing
long walks
a good book
favorite home-cooked meal
colorful sunsets
ability to freely
day naps
a good conversation

İnsanlar kendilerini alıkoyamadıkları arzularının kölesidir ve bizler kendimize sandığımızdan daha çok yabancıyızdır. Jules Payot, İrade Terbiyesi
Mücadele etmemiz gereken iki büyük düşman:tembellik ve nefse düşkünlük-ikisi de arzuların egemenliğinde olmak
Dürtüsel arzularımızı ehlileştirmek
İradeyi terbiye etmek kişinin kendi potansiyelini gerçekleştirmesi, esenlik sağlamasının yegane koşuludur
Güçlü bir irade için alışkanlıklar – Aristoteles`in karakter erdemleri

Seçeneklerin ve ihtimallerin artması bizi özgürleştireceğine hapsediyor, daha fazla seçenek daha fazla kıyası ve eninde sonunda mutsuzluğu getiriyor. Tercih etmek ve bağ kurmak ihmal edildikçe yalnızlık ve anksiyete pandemik bir hastalığa dönüşüyor. Üstelik bir tercihte bulunsak bile, zihnimiz her şeyi hızlıca tüketme ve sahte fırsatların bolluğuyla bulanıyor. Yaptığımız tercihten çabucak sıkılma riskiyle burun buruna geliyoruz. Neysek ve neyi seçsek daha iyisiyle çarpışma endişesiyle yaşıyoruz. Daha kolay ve çabuk etkileşimler yaşayabiliyoruz ama birlikteliğin psikolojik esrikliğinden hiç olmadığımız kadar mahrumuz.

Liberal dünyanın yarattığı fetişize edilmiş bireysel özgürlük cereyanının etkisiyle artık aşkın mecazi değil, gerçek anlamda bir piyasasının olduğunu söyleyebiliriz. Flört uygulamalarının belirli bir ücret karşılığında “premium” hesaba dönüşerek, para veren kullanıcılarına daha ayrıcalıklı bir çevrimiçi flört deneyimi vadetmesi bunun en açık örneği. Bu piyasanın devamlılığı için insanların mutsuzluğundan ve yalnızlığından doğan talep devam etmek zorunda. Gerçek bağlar kurmaya imkan tanımayacak kadar hedonik ve neredeyse ticari olarak adlandırılabilecek kadar mekanik bir çıkar ilişkisine dayanan kısa süreli sığ ilişki döngülerinde kısılmamız ve sürekli yeni bir tüketim arayışında olmamız bu piyasanın işine gelir. Böylece rahatlıkla söylenebilir ki piyasa bizim yalnızlığımızdan beslenir.

Fakat bu istirap hali, aşkın insana ve hayata katacağı derinliğin mahiyetini anlamış olmaktan değil dünyadaki her şeyi sınırsız özgürlükle deneyimleme takıntısıyla yoğrulmuş pragmatist ve liberteryen bir anlayıştan ileri geliyor. Bu anlayış, aşkı bir var olma serüveni olarak değil mutlaka tadılması gereken bir deneyim olarak görüyor. Gezilmesi gereken bir ülke ya da mutlaka gidilmesi gereken bir restoran gibi. Üstelik küresel kapitalizmin yarattığı insan tipi bu olanakların ve deneyimlerin hiçbir sorumluluk ya da emek olmaksızın önüne serilmesi gerektiğine yönelik temelsiz bir özgüven taşıyor.

Bahsedilen yüzeysel ilişkilenme biçimi çoğu zaman bedensel hazza dayalı rastgele ilişkiler şeklinde ortaya çıkıyor. Buradaki yüzeyselliğin müsebbibi, cinsel yakınlığın daha kolay ve çabuk gerçekleşmesi değil. Fakat çeşitlerine milyon tane isim takılan fiziksel ilişkilerin, duygusal bağdan azade değerlendirilmesiyle ve emek göstermeden kestirme yoldan yakınlık kurma çabasıyla ortaya çıkan yabancılaşma ihtiyacımız olan derinliği biçimsizleştiriyor.

Bebeklikten yetişkinliğe giden yol, kişiliğin duygusal ve zihinsel yönlerinin sürekli gelişmesi ve olgunlaşmasıyla aşılır.
Ancak, insanda kişiliğin bazı yönleri belirli bir aşamada takılır ve gelişimini sürdüremez. Bunun sonucu, o insanda bazı
olgunlaşmamış kişilik özellikleri yaşam boyu varlıklarını sürdürür ve karakter yapısının bir bölümünü oluştururlar. Böyle bir kişilik, uyumlu bir bütünleşmeden yoksun kalır. Biyolojik olgunlaşma ile duygusal tepkiler, duygusal tepkiler ile entelektüel gelişme arasında bir uyuşmazlık görülür. Orta yaş dönemine ulaştığı halde delikanlı davranışları gösteren, mesleğinde üstün başarı sağladığı halde kişisel ilişkilerinde
ilkel tepkiler veren insanlara sıklıkla rastlarız.

Çağdaş toplumlarda insan eskisinden çok daha fazla sayıda insanla, çok daha kısa süreli, daha yüzeysel ilişkiler kurma eğilimindedir. İncinmek ve diğerlerini incitmek eskiden olduğundan daha kolay. Bunun sonucu kendimizi koruyacak savunma sistemleri geliştiriyoruz, incinmemek için diğer insanlara tereddütle yaklaşıyoruz. Diğer insanlara zarar vermemek için onlarla ilgilenmemek, her insanın kendi başının çaresine bakmasını gerektiriyor. Hiç bir şeye bağlanmamak insanın boşlık ve anlamsızlık duyguları yaşamasına neden oluyor.

aşırı cinsel istekten kaynaklanan hatalar, bir anlık öfkeyle işlenilen hatalardan daha tehlikelidir çünkü öfkesine yenilen insan bu öfke sırasında akıldan uzaklaşabilir fakat zaten aşırı cinsel istek duyan bir kişi hata yapmıştır. bir de hazzına yenik düşüp suç işlerse daha da onursuz bir hal alır. aşırı istekten kaynaklanan suçların bir anlık öfkeyle işlenen suçlardan daha fazla eleştirilmesi gerekir. sonuçta bir anlık öfkeyle suç işleyen kimseye daha önceden bir haksızlık yapılmıştır ve o da bunun etkisiyle suç İşlemektedir. halbuki diğeri kendi istekleri nedeniyle böyle bir suç işlemiştir.
kızdığın zaman aklına şunu getir. tutkuya kapılmak insanlık belirtisi değildir.sevecen ve nazik olmak gerekir çünkü bu nitelikle insana ve bir erkeğe yakışan niteliklerdir.
böyle niteliklere sahip olan insanlar gerçek kuvvete, sağlam sinirlere ve karaktere sahiptirler çünkü insan aklını tutkularından arındırırsa güçlü olur. öfke, acı gibi güçsüzlük belirtisidir. bunlara yenilen, düşmana teslim olmuştur.
kimileri keşke bu kadın benden hoşlansa diye dua eder. sense keşke bu kadınların hoşlanması İsteğinden kurtulabilsem diye dua edersin. kimileri keşke bu adamdan kurtulsam derken sense keşke bu adamdan kurtulma isteğinden sıyrılabilsem dersin. dualarını böyle yapmaya çalış ve sonuca bak.

ilk amacımız toplumsal yarara uygun davranmak, ikincisi ise bedenimizin zevklerine direnmektir. Çünkü akla sahip bir varlığın ilk yapması gereken isteklerine bir sınır koymaktır. akıl bizim yönetilen değil, yöneten olmamızı ister çünkü bundan yarar sağlayacak şekilde yaratılmıştır. Üçüncü amacımızsa çabuk karar vermekten ve kolayca kandırılmaktan kaçmaktır. bu şekilde davranırsan sana ait olan her şeye gerçekten sahip olabileceksin.
yakında her şeyi unutacaksın. yakında herkes seni unutacak.
her şey fikre bağlıdır. bir zevke ya da acıya yenilirsek kendimizi zor duruma sokarız. yalan söylediğimizde, ikiyüzlü amaçsızca ve düşüncesiz davrandığımızda da kendimizi küçük düşürürüz.
en küçük hareketimizi bile yaptığımız şeyi farkında olarak yapmalıyız çünkü aklı olan varlıkların amacı en saygın aklın yasalarına uygun davranmaktır.
arzularımız tarafından bir kukla gibi dolaştırılmak yabani hayvanların özelliğidir. kaderine yazılı her şeyi sevmek, onları kabul etmek, içindeki tanrısal öğelere zarar vermemek, yalan söylememek, adaletsizce bir şey yapmamak, tüm bunlar iyi insanların özellikleridir.

Her sanatın uygulamasında bazı gereksinimler vardır.
-Disiplinli bir şekilde çalışmadığımda o sanatta ustalaşanilmem olanaksızdır.
-Yoğunlaşma; aynı anda tek işe odaklanmak ve tek iş yapmak. Başkalarıyla olan ilişkide yoğunlaşma demek, dinlemeyi bilmek demektir.
-Sabır. Eğer kişi sonuca kısa yoldan ulaşmak isterse, asla bir sanat öğrenemez.
-O sanatta ustalaşmaya karşı eksiksiz ilgi. Eğer çırak için sanat en önemli değilse, öğrenmesi hiç bir zaman mümkün değildir.
Eğer biri bir sanatta ustalaşmak istiyorsa tüm yaşamını o sanata adamalı, en azından yaşamının bütününün onunla ilişkisi olmalıdır.