Bunlar kendi yaşadıklarından, kendi tecrübelerimden çıkardığım dersler ve öğretiler ve bugün bunların doğruluğunu savunmam yarın yanlış olduğunu savunmayacağım anlamına gelmiyor çünkü belki de tam tersini tecrübe ederim ve başka fikirlerim oluşur.
İnsanlar inanmak istedikleri şeylere inanır. Bırak, doğruyu söylediğine ikna etmeye çalışma, kendilerine rahatlatıcı gelen düşüncelerine inanmaya devam etsinler.
İki insan aynı şeye bakıp farklı şeyler görebiliyor, aynı şeyi dinleyip farklı şeyler duyabiliyor.
Başkalarının benim hakkımdaki düşüncelerini ya da ben yokken benim hakkımda söylediklerini kontrol edebilme gücüm yok.
Uygun bulmadığın, inandığın erdemlere ters düşen davranışları olan insanları düzeltmeye çalışma, uzaklaş. Herkesin kendi doğruları var.
40lı yaşlar zihnen en iyi olduğu yaşlar, bedenen 30lar, ruh zaten hep aynı yaşta.
Gülmek iyi bir yüz egzersizi, ayrıca etrafa pozitif enerji yayıyor.
İnsanın en büyük zaafı anlaşılma isteği. İnsan kendini başkasına anlatma arzusunu bırakabildiği zaman özgürleşiyor. Herkesin algısı farklı. Zaten bence %100 anlamak mümkün değil, yalnızca anlama çabası var.
Beden, ruh, zihin hepsi bir. Bedenime kötü davranıp ruhumun ve zihnimin sağlıklı olmasını bekleyemem ya da diğer kombinasyonları.
Yalnız kalabilmek, yalnızken de yaptıklarından zevk alabilmek müthiş bir beceri. İnsanlar yalnız kalma korkusuyla ya da düzenim/statüm bozulur korkusuyla ölene dek çok farklı oldukları, anlaşamadıkları kişilerle birlikte kalıyor.
Arkadaşlarının hepsi için belki değil ama birlikte hayatı paylaştığın insan için benzerlik ve uyum gerekli.
Kararsız kaldığında başkaları senin adına karar alır.
Aynı anda her şeye sahip olamazsın, seçim yapman gerekir. Seçim yaptığında da diğer olasılığı kaybetmiş olursun. Bir seçim yapman ve bir şeylerden vazgeçmen gerekir.
Bütün yatırımların sıfırdan başlama ihtimali var, zaman yatırımının yok. Duygusal ya da finansal yatırıma sıfırdan başlayabilirsin ama gençliğime geri döneyim de yeniden başlayayım diye bir şey yok. Bir yandan da; harcadığım zaman ve emek boşa gitmesin diye daha fazla yıllarını harcamamak gerek. Zararın neresinden dönersen kardır. Zaman bir şekilde akıp gidiyor zaten. Cesaretli olmak lazım. Cesaret, her zaman ekstrem sporlar yapmak ya da bilmediğin yerleri keşfe çıkmak ya da adrenalinini arttıracak faaliyetlerde bulunmak değildir. Cesaret, içe bakmaktır.
Travmalarının uyuştuğu kişilerle birlikte ol. Onun travması senin travmanı tetikliyorsa sonunda geriye baktığında beyhude bir çaba ve kaybedilen yıllar görüyorsun. Herkes düşüncesizce ve bencilce çocuk yaptığı için travması olmayan insan çok az.
İnsanların söylediklerine değil davranışlarına bak. Hatta bir davranışının çok düzgün olması bütün davranışlarının iyi olacağı anlamına da gelmiyor. İyilik timsali gibi gözüken insanların karanlık yönleri olabiliyor.
Bir şey daha önce olamadı diye bir daha olmayacak diye bir şey yok; her zaman bir şans daha vermek gerekir. Bununla birlikte seçmediğim seçeneği seçseydim daha mı iyi olurdu diye düşündüğünde, bazen gelecekte karşına tekrar o seçenek çıkıyor ve bu sefer onu seçtiğinde, iyi ki olmamış, iyi ki onu seçmemişim diyebiliyorsun.
Bazı insanlar en ufak bir hatanı ararlar ve onu bulduklarında ilan etmek isterler. Bu insanlar kendilerini çok aşağıda hissettikleri için, yukarıya çıkamayınca seni de aşağıya çekmek isterler. Kafana takma, bu sana özel değil, seninle ilgili değil, onların kendileriyle ilgili. Herkes her zaman hata yapabilir. İnsan ne arıyorsa onu bulur. Kusur arayan kusur bulur. Bazı insanlar başkalarını gömmek için fırsat kolluyor. Bu göstere göstere iyilik yapmakla aynı şey. Bir başkasının hatasını düzeltip etrafa gösterdiklerinde kendilerinin daha bilgili, daha iyi, daha akıllı, daha güzel gözükeceklerini zannediyorlar. Çocuklukta zorbalık yapanlar olurdu; işte bunlar yetişkin versiyonları.
Sen insanların sana söylediği kişi değilsin. Onlar seni oldukları yerden görüyor. 15 yaşından beri aynı kilodayım. Ergenlik döneminde nedense okuldaki herkes aşırı zayıf olduğu için benimle kilolu diye dalga geçerlerdi. 20li yaşlarda herkes aşırı kilo aldı, ben aynı kaldım. Şimdi de çok zayıfsın diyorlar ve asla o zamanlarla aynı kiloda olduğuma inanmıyorlar. Tabi zorbalığa uğrayan ben olduğum için kilomu çok iyi biliyorum.
Erkeklerin seni elde edemedikleri zaman bok atma ya da iftira atma huyları vardır. Bunu değiştiremezsin, kabullen.
Bazen alıngan insanlara beyaz yalanlar söylemen gerekebilir. Sen alıngan değilsin; üzücü de olsa hep doğruyu duymak istiyorsun ama herkes senin gibi değil. Yalan söyleyemesen de hiç değilse fikirlerini içinde tut.
Bazen bir şeyleri kaybetmemiz gerekiyor değerini anlayabilmemiz için. Geri dönüşü de olmuyor ama tekrar karşınıza başka bir formda aynı değerde bir şey çıkınca onun kıymetini daha iyi biliyorsun. Her kaybediş bir kazanım. Kaybettiğine üzülsen de, pişman olsan da; o da öğrenmekle ilgili bir kazanım.
Son senelerde popüler olan akışına bırakmak ve beklentisizliği, bazı insanlar işlerine geldikleri yerlere götürdü oysa ki tüm felsefelerde akış ve beklentisizlik; önce elinden geleni yapmak sonrası içinse hayata teslim olmak demektir yani tekamül. Yetişkin insanların birbirinden beklentisi olmalı. Ancak bitki,hayvan,bebek gibi iradesi olmayan varlıklara karşı beklentisiz olabilirsin. Çocukluktan itibaren başkalarına, çevrene karşı sorumlulukların var. Akışına bırakmak da hiçbir şey yapmamak demek değildir.
Dünyada adaletsizlikler var. Evrenin kendi içinde bir dengesi var ve o dengeyi sağlamak için bir sürü can bir çok kez büyük/küçük adaletsizliklere maruz kalıyor. İnsan, evrende küçücük bir nokta ve dünya kimsenin etrafında dönmüyor. Değiştiremeyeceğin şeyler için asilik yapmak enerji kaybı.
Her şey olması gerektiği gibi oluyor ve bu her zaman hayrımıza olacak değil. Belki hayrımız, belki ders almamız, belki geçmişte yaptıklarımız kötülüklerin cezasını çekmemiz için, belki de bizden bağımsız evrende başka bir şeyin gerçekleşmesi ya da başka birinin iyiliği için.
Bir başkasına zarar vermeden, bir başkasının üzerine basmadan vicdanın rahat bir şekilde üretmek çok huzur verici.
İnsanların arasında bir enerji var. Gerçi bu 40 yaşından sonra değil çok küçüklükten beri farkında olduğum bir durum. Çok görmek istediğin kişiyi görüyorsun. İnsanların özü bir. Hiç bir karşılaşma tesadüf değil.
En güzel yardım, kimseye göstermeden yapılan yardım, sessizce. Bu da 40tan sonra değil, daha öncesinden beri uyguladığım bir davranış.
Hayat, tutmak ve bırakmak arasındaki dengedir.
Hayatta kontrol edemediğin bir çok durum oluyor; teslim ol, bırak içinden geçsin.
Bazen dibe vurup dipten güç almak gerekiyor.
Her şey geçici.
Dünyada nazar enerjisi var ve ben bundan korunmanın yolunu hala bulamadım. Nasılsın diye soranlara “çok iyiyim şükür, her şeyim var, hayatımdan çok memnunum, mutluyum” diye cevap vermek yerine “eh işte” diyeceğim.
Hayat sen planlar yaparken başına gelenlerdir. Planlı programlı yaşarken, hiç bir sebep yokken, mutlu mesut, aşırı sağlıklı ve düzenli yaşıyorum ne güzel derken, bir sürü seyahat planları yaparken birden bire kendini akciğer ameliyatında bulabiliyorsun. Hayatı kontrol edemiyoruz. 10 ay içinde üç kez ameliyat olmak zorunda kaldım, ilk ikisinde severek ve şükrederek yaşadığım hayatıma ara verip sabredip sonra yeniden başladım. Üçüncüsü çok zorluyor, daha uzun bir süre sevdiğim şeylerden uzak kalacağım, her şey yasak; uçuş, spor, kapalı mekanlar.
Hayatta en korktuğum şey bakıma muhtaç olmak. Korktuğun şeylerle sınanıyorsun.
Ertelememek lazım. Bir anda ertelediğin şeyleri uzun süre ya da hiç yapamayacak hale gelebilirsin.
Devamı gelebilir…